7 Ağustos 2017 Pazartesi

3-1, 4-2, 5-3 ve Niceleri…

Başlıktaki rakam öbekleri, bazı insanların kafalarında tavla oyunuyla bağlantılı hızlı korelasyonlar üretecektir. İlk zarın, başlıktaki öbeklerden biri gelmesi ne kadar da harikadır değil mi? El hareketleri; 3-1, 4-2 ya da 5-3 öbeklerini oynamak için hemen hemen her oyuncuda aynı şekli alır. 5’liden ve 3’lüden alınan pullar, hızlı bir hareketle 5, 4 ve 3 kapılarına üst üste konuverir. Hatta bazen, bu gelen öbeklerden sonra söylenen Farsça – Türkçe karışımlı söz öbekleri bile aynıdır. Tavla oyununu hep sevmişimdir; zira hayata benzer bir tarafı vardır. Bir zarla, marsa götürdüğünüz oyunda mağlup olabilir; ya da mars olacakken bir anda tek haneli bir mağlubiyetle paçayı kurtarabilirsiniz. Hatta bazen “3, 5’e 4’ten daha yakındır.”  Tezini ispatlayarak karşınızdakini derin bir bozguna uğratırsınız. Geçtiğimiz günlerin birinde, bir ahbabımla tavla oynarken kendisinin temayüllerin ötesinde bir tavla oynayış şeklinin olduğuna şahit oldum. Kendisi, eş dost arasında “İyi ve tehlikeli bir tavlacı!”  Olarak benimsenmiş bir zat-ı muhteremdi; fakat bu oyun tarzı da neyin nesi kuzum? 5-3 öyle mi oynanır? Kapı almak varken 3’ü 6-3’e yatıyor; 4-2 oynarken içerideki 2’lisinin birisini 4 oynarken 2’yi 6-4’ye yatıyor. İçimden, “Abartmışlar bu adamı…” Demeden edemedim. Ortalama bir tavla oynayıcısı, daha evvel iyi tavlacıları yenmiş bir oyuncu olarak oyunun başında kaybettiğim sayıları pek de önemsemedim; çünkü her şey ortadaydı. “3-1 öyle mi oynanır?” Dı? Bu kayıplar düpedüz bir şanssızlıktı ve birazdan oyun bana nasıl olsa dönecekti. Nasıl dönmez Üstat? 5-3 öyle mi oynanır?.. Sonuç mu? 1-5 benim mağlubiyetim. 1 oyunla anlanır mı karşındakinin kumaşı? Hadi 1 tane daha… Sonuç mu? 0-5 benim mağlubiyetim. “Ne oluyor Allah aşkına?” Demekten kendimi alamıyorum oyun içerisinde. “Böyle oynanmaz… Nerede görülmüş?” Oyun sonrası rakibimi birazcık takdir eden; birazcık da şansızlığıma atıfta bulunan yorumlar yapıyorum. Kendimle yalnız kaldığım bir anda da konunun üzerine kafa yormak zorunda hissediyorum. Kim demiş “5-3 kapı olmalı!” Diye ya da 4-2? Kim öğretmiş bunu bize? Sanırım bana öğreten de büyük ihtimalle size öğretenle aynı kişi… “Bak oğlum, 4-2 böyle oynanır.” 33 yaşında bir insan olarak tüm tavla felsefemi babamdan gördüğümle devam ettirmişim, hiç mi hiç sorgulamamışım. Hatta, ulan 5-3’le ya da 3-1’le başlasam diye hafiften bir iç de geçirmişim. Bunca yıl, insan bu öbeklerin farklı oynanırlığı üzerine neden kafa yormazdı ki? Doğru sadece bir tane miydi? Aklın yolu her zaman bir miydi? Farklı yapsam ne olurdu ki? Hem sonradan anlıyorum 5-3’le kapı aldıktan sonra atacağın zar seni bazen zor durumda bırakabiliyordu. Eğer, 3’ü 6-3’e yatarsan ve karşındaki istatistiki olarak nispeten gelme olasılığı düşük bu zarı atamazsa, sonra atacağın zarda göreceli olarak daha fazla doğru ve güzel hamle olasılığın oluyor. 3 atarsın kapı alırsın mesela ya da 3-1 atıp 6’yı kapısını kapatırsın, 5-1 atıp içerideki 5 kapısı kapatılabilirken, 6-2 atarak 4 kapısı da kapatılabilir. 4-1 bile işe yarıyor be Ağabey… Hahah gülmeye başldım. 33 yaşında ve 23 yıldır önce 3 oyun üzerinden sonra 5 oyun üzerine geçerek (ne havadır ama babanızın size “Artık 5 üzerinden oynayacağız.” Demesi…) seviye atlayarak tavla oynayan birisi olarak bu tavla oynayış (iş yapış) şeklini 23 yılın sonunda tecrübe etmem…

Dedim ya Tavla biraz Hayat gibi… Tavlayı sorguluyorsak Hayatı da biraz sorgulamalıyız. Farklı yollar olduğunun farkına varırken, “Acaba sürekli öğretilen hamleleri mi oynuyorum?” Sorusunu kendimize sormalıyız.

Kısa Not: Kimse benden 6-1’i farklı oynamamı beklemesin…

Dostlukla,


LiderDoktoru

1 yorum:

Ozan Keçecioğlu dedi ki...

Selam Dostlar,

"Bir tek benim aklıma gelmemiştir herhalde." Dedim ve söz konusu "Öğretilenin bizi limitlemesi" hadisesini, bilim adamlarının satrancı örnek vererek açıkladığını gördüm:

Until recent history, certain chess strategies were unquestioned dogma among the world’s elite. They were written in books and taught to all next generation. This creates what psychologists call, “The Pygmalion Effect,” and it can truly limit your growth. It’s why the next generation often gets stuck with the same limiting mindsets and expectations as their predecessors.