5 Ağustos 2013 Pazartesi

Radyo Kanalı ve Güneş Gözlüğünün Alternatif Maliyetle Olan İlişkisi


İlginç başlıklar atıp, okunurluğumu artırmaya çalışmadığımı belirterek başlamak isterim. Genel itibariyle hayatımın içinden yazmaya çalışıyorum zira.

Sizlerin de başına geldiğinden eminim... Araç kullanırken radyoda çalan ve sizin orta derecede keyif aldığınız bir şarkıyı, radyo kanalını değiştirmeden dinlediğiniz olmuştur.

Şarkıyı değiştirmeyişimizin iki sebebi vardır.

1) Hali hazırda dinlemekte olduğunuz ve orta derecede keyif aldığınız şarkıyı çalan radyo istasyonunu değiştirip, diğer radyo istasyonlarına bakmaya başladığınzda dinlemekte olduğunuz şarkıdan daha iyi bir şarkıyı bulamayacak olmanız ve bu aratışma esnasında eldeki şarkıdan da olma ihtimali, sizi harekete geçmekten alıkoyar.

2) Tüm dikkatinizi yola vermişsinizdir ve hangi şarkının çalmakta olduğunu çoktan unutmuşsunuzdur. O, farkınızda olmadan çalmaya devam etmektedir.


Güneş gözlüğünde de aynı süreç işler. Hepimiz, kontaklarımızı çevirmezden evvel çoğu insan için minik birer servet eden güneş gözlüklerimizi takıveririz. Yol boyunca da gözümüzden çıkarmayız. Hava ister güneşli, ister kapatmış olsun güneş gözlükleri gözde unutulur. Güzelim İstanbul'un renklerini gözümüzde unuttuğumuz güneş gözlüklerimizle karartarak devam ederiz yolumuza .

Tek düze, kendini tekrar eden hayatlarımızda, ayağa kalkıp etrafımıza bakamayacak kadar meşgul olduğumuzu düşünüyoruz. Daha iyisini araken eldeki ortalamadan da olma korkusu, seçimlerimizin ve hayatlarımızın değerini düşürürken bizleri olanı kabullenen, düşünmeyen ve harekete geçemeyen bireylere dönüştürüyor. Hayatlarımızı değiştireceğimiz seçimleri yapmakta ve kararları almakta tutuk kalıyoruz ve alternatif maliyeti çok yüksek hayatları yaşıyoruz.

Güneş gittiyse güneş gözlüğünü çıkarma vakti gelmiştir. Alışkanlık ve korkulardan sıyrılma vakti de...  Aksi taktirde bütün gün çalmasını beklediğim favori şarkım, diğer radyo istasyonunda haberim olmadan tatlı tatlı çalmaya devam edecek ve ben bir yerlerde çalan favori şarkımdan habersiz hayatıma devam edeceğim...

Selamlarımla,

Lider Doktoru

*** daha kısa; ama fazlası için @LiderDoktoru ***

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Ev Temizliği Deyip Geçme


Günümüzde, İK'ların en önemli sorunlarından biri; doğru kişileri doğru yerlerde istihdam edememesi. Etrafınıza baktığınızda kaç tane; ince eleyip sık dokuyan, ayrıntıları kaçırmayan, kimselerin bakmadığı yerlerde olasılıklar arayan, mahallenin (yaptığı işin) ana sokaklarının yanı sıra ara sokaklarının da telaşını taşıyan kişi var ve kaç tanesi doğru yerlerde? Bir çoğumuz bu özellikleri kendimize katmakta geç kalıyoruz. Bu tür karakteristik özellikler, elbette ki kişinin ileriki yıllarda da edinebileceği özelliklerdir; bununa birlikte küçük yaşarda oluşması, bireyi ileriki yıllarda çok daha rahat bir şekilde profesyonel hayata uyarlayabilmektedir.

Çocukların; yukarıdaki özellikleri edinip, ilerleyen yaşlarında iş yapışlarını şekillendirmelerinde bir yöntem olarak ev temizliğinin önemli olduğuna inanıyorum.

Profesyonel hayatın koşuşturmacası içerisinde kalanlar, "Ev temizliği." Denince haklı olarak, bütün bir haftanın yorgunluğuna bir de köşe bucak ev temizliğinin getireceği yorgunluğu eklemek istemiyorlar. Onun yerine, bu işi profesyonelce yapan kişileri haftada bir kereliğine kiralıyorlar; fakat çocuğu olan ailelerin bu seçimleriyle bir şeyleri kaçırdıklarını düşünüyorum.

Bir evin temizliği esnasında çocuğunuzun size soracağı soruları ve bu aktiviteden öğreneceği dersleri olacak.

Mesela; koltuğun ya da yatağın altının kimsenin göremeyecek olmasına rağmen temizlenmesi gerektiğini, ev temizliğinin bir takım işi olduğunu ve görev dağılımı yapılarak temizliğin çok daha hızlı bitirilebildiğini, bazı lekelerin temizliğinin zor olduğunu; fakat yeteri kadar emek harcanarak 
lekelerin sökülebildiğini, iş yaparken sohbetler yapılarak işin çok keyifli bir hale dönüştürülebildiğini, bir iş planı yaparak belli bir sıra dahilinde odalara girileceğini görecektir.

Ayrıca size, onu gözlemleme şansını verecektir. İşten kaçıyor mu? Ayrıntıları atlıyor mu? Verilen işi sorguayıp kendine has yöntemlerle çözümler üretebilyor mu? Sizin gözden kaçırdığınız yerleri size hatırlatıyor mu? Zamanını iyi planlıyor mu?

Ev temizliği, paha biçilemez bir hayat laboratuvarıdır. Lütfen, bir de bu açıdan bakın olaya.

Unutmadan, en güzeli de temzlik sonrası yaşanan yorgunluktur. Bir şey yapılmıştır ki sonucunda tatlı bir yorgunluk ortaya çıkmıştır. İşte, şimdi yenilen dondurma, dünyanın en lezzetli dondurmasıdır.

Selamlarımla,

LiderDoktoru

***daha kısa; ama fazlası için @LiderDoktoru***




5 Mart 2013 Salı

Hep Kendi Evinde Oynamak Olur mu?

İşe alım süreçleriyle ilgili olarak düşünüyorum da...

Açtığınız pozisyona gelen talepleri değerlendirdikten sonra çalışabileceğinizi düşündüğünüz adayları şirketinize davet ediyorsunuz. İnsanları sırayla içeriye alıyorsunuz, kendilerini anlatmalarını istiyorsunuz. Görüşmenin ardından, kimisini ikinci bir  görüşme için bilgilendiriyorsunuz. Buraya kadarki süreci kime anlatırsanız anlatın büyük ihtimalle tepki almayacaksınız. Almayacaksınız; zira bugüne kadar bu klasik yöntemden başkasını uygulayabilecek yapıyı hiç kurmadınız. Hatta, üzerinde düşündüğünüzü dahi sanmıyorum.

Şirketinize davet ettiğiniz adaylar, henüz bekleme salonunda birbirlerine ve kendilerine şüpheyle bakmaya başlıyorlar. "Şu çocuk acaba hangi okuldan mezun?" "Sınav yapacaklarsa şu gözlüklü olan kesin kabul edilir." "Güzel kızmış. Bence, bunun şansı daha çok. Ben olsam onu seçerdim." "Benim tecrübem biraz az. Buradakilerin yaşları biraz fazla gibi. Sanırım kabul edilmeyeceğim. Neden tecrübeli birisi varken beni seçsinler ki?" "Tipe bak yaa. Bunu seçerlerse çok üzülürüm."

Bu tarzdaki bir iş görüşmesine girmiş her aday, samimi bir konuşma ortamında kendilerini ve karşısındakileri aynen bu şekilde yargıladıklarını anlatacaktır size. Herkes başvurduğu pozisyona kabul edilmek ister. İnsanlara daha ilk dakikadan bu sıkıntılı ortamı yaşatmanın kime ne faydası var? Kişilerin bekleme salonlarındaki düşünceleri biraz sonra sizinle yapacakları görüşmede olmadıkları kişilere dönüşmelerine neden olacaktır. Aslında bu durum, bir nevi yanlış beyanat olmakla kalmayıp sizin de adayınızı yanlış bir şekilde tanımanıza neden olacaktır.

İlk görüşmeler, neden adayların kendilerini rahat hissedebilecekleri bir mekanda yapılamamakta? Adayın kendi evinde, sürekli takıldığı kafede, mahallesindeki parkta, evine yakın bir AVM'de, deniz kenarındaki bir bankta?

-Anlıyorum, maliyetler... Maliyetler de biraz açar mısınız şu maliyetleri bana? Gün içerisinde şirketinizin kaç tane aracı kontak çeviriyor? Kaç tane şirket satışçısı şirket aracını kendi özel işleri için kullanıyor? Genel Müdürlerin araçları sırf Genel Müdürler soğuk havalarda üşümesin sıcak havalarda da terlemesin diye kapı önünde kendilerini çalışır bir şekilde bekliyor? Hiç geceleri şirkete uğradınız mı? Saat 22.00'dan sonra. Kaç tane bilgisayar açık? Kaç tane ışık? Maliyet diye bir şey yok sayın İK yöneticisi. Bu, sadece bütün maçları evinizde oynamak istemenizden kaynaklanıyor. Adayı henüz en başta baskı altına almak ve açık vermesini sağlamak istemenizden kaynaklanıyor. Kopya çektiğini yakalayamadığınız bir öğrenciyi haksızca en arka sıraya, yalnız bir şekilde oturtmanızdan bir farkı yok bunun.

Unutmayın, sizinle iş görüşmesine gelmiş olan bir aday artık bir iç müşteridir. Derinlerde bir yerde, ürün / hizmetlerinizi ona verdiğiniz değer ve yaşattığınız duygusal tecrübe ölçüsünde değerlendirecektir.

İK'lar lütfen , karargah sandığınız fil dişi kulelerinizden biraz dışarıya çıkıp insanların ayağına gidiniz. Unutmayın, her takım kendi sahasında daha istekli, bilinçli ve yaratıcıdır.

Selamlarımla,

LiderDoktoru

***daha kısa; ama fazlası için @LiderDoktoru***

29 Ocak 2013 Salı



@liderdoktoru
Gelecekte "Liderlik Sağlayıcılar" ın istihdam edileceğine inanıyorum. Bir mühendis, satış temsilcisi ya da pazarlama uzmanı olarak istihdam edildikleri lanse edilecek şirkete. Bu görevleri yerine getirecekler elbet; aynı zamanda, içerideki huzursuzlukları araştıracaklar, herkes hakkında her şeyi öğrenecekler. "Hangi yöneticinin kadınlara zaafı vardır, satışçılar şirketten çıkınca hangi kafede buluşurlar ya da çalışanları gelecek hakkında karamsar kılanlar nelerdir?" Gibi konular hakkında bilgi sahibi olacaklar. Bu, kesinlikle insanları ispiyonlamak ya da kariyerlerinin şekillenmesi sürecine etki etmek için olmayacak. Neyin yanlış gittiğini ve verimi neyin törpülediğini tespit etmek için özel olarak istihdam edilecekler. Mesleklerinin yanı sıra, örgüt psikolojisi eğitimi almış kişiler olacaklar. Çalışanların yaşlarına, konumlarına bakmadan kişisel koçluk ve liderlik desteği verecekler; ama siz bunu bilgili biriyle yaptığınız olağan bir muhabbet sanacaksınız. Böylelikle, eğitimler sürekli olacak ve tüm şirkete sirayet edecek. İnsanları 2 gün süren ve hafta sonlarına mal olan sıkıcı toplantılara hapsetmeyeceksiniz, "Sen gittin ben, neden gitmedim?" İkilikleri ortadan kalkacak, maliyetler düşecek, şirketin lider sayısı artacak. Çalışmalarını isim vermeden, şeffaf bir şekilde direkt olarak Genel Müdür seviyesinde raporlayacaklar.

"Böyle gelmiş böyle gider"ci, "suyu bulandırma"cı, "eski köye yeni adet getirme"ci, "icat çıkarma"cı zihniyet için biraz sıkıntılı bir dönem olacağı kesin. Verimi düşüren ve karlılığa direkt olarak etkisi olan, günümüzün en büyük sıkıntısı mutsuzluğu ancak böyle önleyebileceğiz.

"Eğer etrafta sizi ve ekibi sürükleyecek bir lider olmadığını düşünüyor ve umutsuzluğa kapılıyorsan harekete geç. Sana ihtiyaç var. Herkes Liderdir!"

Selamlarımla,

LiderDoktoru

***daha kısa; ama fazlası için @LiderDoktoru***