17 Haziran 2019 Pazartesi

Seçimler

İstanbul Büyük Şehir Belediye seçimlerinin uzun zamandır güncelliğini korumasından ve toplumun birçoğunun konuya kilitlenmişliğinden olsa gerek, aklıma iş hayatında seçim işini neden siyasette olduğu gibi yapmadığımız düşüncesi geldi. Varsayalım ki şirketinizde bir satış yöneticiliği konumu boş ve karar vericiler, söz konusu konumun içeriden mi dışarıdan mı doldurulacağı konusunda arada kalmış durumdalar. Hasıl olmuş tünel görüşünün yerine acaba kutunun dışından gelen bir çift göz mü süreci yönetse; yoksa bu şirkette içeriden yükselme olanaklarının olduğu cümle aleme ilan mı olunsa? İçeride, sıra bekleyenler yeterli mi acaba; yoksa şöyle anlı şanlı, şirkete hava katacak bir transfer mi yapmalı? Kısaca değinmeliyim ki, boşalan bir konum sonrası söz konusu konumu doldurması beklenen çalışanın yetersiz görülmesi, şirketin kendisini mutlaka sorgulaması gerektiğini gösterir. Konum doluyken neleri yapmadık ya da gözlemlemedik de konum boşaldığında eldekilerin burayı dolduramayacağını düşünüyoruz? Belki bu konuyu daha sonra ele alırım. Bu kararsız durumu aşmak için bu konuma aday olanların belirlenen bir süre içerisinde kampanya yürütmelerine ve konuma gelmeleri durumunda neyi, nasıl değiştireceklerini ve zenginleştireceklerini şirkete anlatmalarına ne dersiniz? Etraflarını etkilemeye çalışsalar, her kademeden çalışanın nabızlarını tutarak ve beklentilerini anlayarak bir yol haritası sunsalar, pazar ve müşteri bilgilerini ispat etseler, hedeflerini sunsalar ve oraya uygun olup olmadıklarını şirkete gösterseler? Seçim süreci de yine bu kampanyalar doğrultusunda tüm şirketin katılımıyla gerçekleşse ve seçilen kişinin başarı değerlemesinin bir kısmı da kampanyasında değindiği, iddia ettiklerini gerçekleştirmesi üzerinden yapılsa? Süreç bence keyifli olacaktır. Hem adaylar arası bir tatlı rekabet ortaya çıkar hem de şirket söz konusu konumun daha önce yönetimi esnasında çalışanlar gözünde nelerin eksik, yanlış ya da yetersiz yapıldığıyla ilgili daha açık bir görüşe kavuşur, kendini sorgular. En önemlisi de insanlara bir şeyi daha iyi yapabileceklerini göstermeleri için uygun bir ortam yaratmış ve insanları cesaretlendirmiş olursunuz. Morpheus, Neo'ya bu kadar inanmasaydı Neo, olmadığını iddia ettiği şeye dönüşebilir miydi? Bazen insanları olmadıklarını düşündükleri şeylere dönüştürmek için onlara doğru ortamı sağlamanız gerekiyor. Hadi, hayırlı seçimler...

16 Nisan 2019 Salı

Sağ mı Sol mu?

Söylerken bile önce sağ sonra sol geliyor. İnsanların büyük bir bölümünün sağ elleri daha yetenekli, sağ pazuları daha kaslı ve sağ yumrukları haliyle daha sert. Fiziki yeteneklerin gelişmeye başlamasıyla birlikte genellikle; sağ elle dış fırçalıyor, yazıyor, top sürüyor, bardak indirip kaldırıyor ve ağzımıza çatal götürüyoruz. Traş oluyor, kendimizi tatmin ediyor, bir beşlik çakıyor, el sallıyor ve el sıkışıyoruz. Arabanın kapısını açıyor, anahtarı çeviriyor ve vites değiştiriyoruz. Yerden bir ağaç parçası alıp köpeğe sallıyor sora da köpeğin ağzından çekiştire çekiştire almaya çalışıp bir kere daha fırlatıyoruz. Yapıyoruz da yapıyoruz. Tüm bunlar olurken yıllar geçiyor ve aynanın karşısında geçsek de pek farketmediğimiz bir durum hasıl oluyor. Her zaman ayrıcalıklı tutulmuş olmasından, soldakine göre daha gelişkin sağ pazu ve omuzlar. Aynı vücutta, aynı yaşama hedefinde birlikte yol alan; farklı tutumlara maruz bırakılmış, farklı uzuvlar... Bu kadarcık kütle içerisinde bile insan ayrımcılık yapıyor ve bu ayrımcılığın sonunda daha az yetenekli, daha güçsüz, daha sessiz ve daha kırılgan bir yapı ortaya çıkıyor bir taraf için; fakat bütün bu kayırmaya, ayrıcalık gösterilerine rağmen hayata tutunmaya devam ediyor sol taraf ben de buradayım, beni de gör dercesine. Geçtiğimiz günlerde fark ettim bu gerçeği, çok sevdiğim kaleciliği icra ederken. Devam etmezden evvel, kalecilere birkaç ilave satır ithaf etmek istiyorum. Kaleciler farklıdır ve bilinenin aksine çok daha keyiflidir kalecilik. Tüm sahaya hakimsiniz, doğru yerleşim için iletişim kuruyorsunuz, atletik yeteneklerinizi diğer oyunculara göre daha fazla gösteriyor, herkesten daha sık ve çok kısa bir zaman içerisinde stratejik kararlar veriyorsunuzdur. Tüm hayatım boyunca sol el, kol ve omuzuma takındığım düşük farkındalıklı tavır, sol tarafımı bambaşka bir alanda geliştirmiş. Kalecilikte, sol tarafım sağ tarafıma göre çok net şekilde daha verimli. Çok daha çevik, hızlı ve esnek. Sağ tarafımdan gelen her akında sol tarafa gelebilecek her şut için sağ tarafıma nazaran çok daha fazla güven duyuyorum. Uzaktan gelecek bir şut için sol tarafımda duyduğum rahatlık sağıma duyduğumdan çok daha fazla. Bunun farkına varan şut çekiciler de hayatım boyunca ayrıcalıklı tutulmuş olan sağ tarafıma doğru şutlarını çıkartıyorlar artık. Sonuç mu? Hüzünlü tabi:) Takındığınız tavırlar, farkındalıklarınız etrafınızın şekillenmesi, etrafınızdakilerin yaratıcılıkları ve cesaretleri üzerinde önemli bir katalizör rol oynuyor. Beklemediğiniz kişilerden, yeterli olmadığını düşündüğünüz insanlardan, olmayacak dediğiniz bireylerden, dehşetengiz bir şekilde yanılabilirsiniz. Onlara, sizi dehşetengiz bir şekilde yanıltacakları alanlar yaratın ve onları çok yönlü bir şekilde takip edin. Gün gelip son dakikada sol direğin dibinden sizi ipten alabilirler....

7 Mart 2019 Perşembe

Mazeretim Var, Unutkanım Ben...

8 Mart Dünya Kadınlar günü için reklamlar dönüyor şu sıralar ekranlarda, radyolarda. Toplum olarak en özel günlerimizde Koç Holding'in hazırlattığı reklamlar deyimi yerindeyse bam telimize dokunuyor ve bu duygulara seslenme durumu diğer firmalara da örnek oluyor galiba; zira epey güzel reklamlarla karşılaşıyorum. Bu reklamlardan birisi de Alfemo markasına ait. Gayet sade bir çekim planı ve açık bir dil kullanılmış, her şey harika gözüküyor kulağımı tırmalayan ses dışında. Haşa, Mazhar Alanson'un sesine, yaptıklarına, kariyerine laf edebilecek insan değilim; ama yanlış mı hatırlıyorum Mazhar Alanson'un Beyaz Şov'a bağlanan bir kadına karşı sarf ettiği gaf(!)ını? Ne zaman olduğunu hatırlamıyorum; ama YouTube'ye yüklenen videoların tarihi 12 yıl öncesini gösteriyor. Toplum bireylerden oluşuyor ve bireysel olarak hatırlama konusunda yeteneksiz olduğumuzu biliyoruz; ama kar amacı güden organizasyonların belleklerinin daha berrak olması gerekiyor.

Tüm emekçi kadınların 8 Mart'ı kutlu olsun.